Goethe, Schiller ve sosis: işte AfD’nin kalesi Thüringen
Almanya’da sonucu uzun zamandır merakla beklenen üç eyalet seçiminden ikisi (Saksonya ve Thüringen) 1 Eylül’de, Brandenburg seçimi ise 22 Eylül’de yapılacak. Üçü de Almanya’nın doğusunda, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin güçlü olduğu eyaletlerde yapılacak seçimler neticesinde, 1945’ten bu yana ilk kez aşırı sağcı bir parti Almanya’da, eyalet bazında da olsa iktidara gelebilir.
Kamuoyu araştırma şirketi Forsa tarafından 7 ve 14 Ağustos tarihlerinde yapılan son anket, Saksonya’da AfD’nin son dönemde puan kaybederek yüzde 30 ile ikinci güç olduğunu ortaya koydu. Burada birinci parti yüzde 33 ile Hristiyan Demokrat Birlik (CDU).
AfD’nin Almanya çapında en güçlü olduğu eyalet olan Thüringen’de ise bu parti yüzde 30 ile en yakın rakibi olan CDU’nun dokuz puan önünde birinci sırada yer alıyor.
AfD’nin bu eyaletlerden biri ya da birden fazlasında oluşacak bir hükümette yer alması, özellikle de sandıktan birinci parti olarak çıkıp eyalet başbakanlığı koltuğuna talip olması Alman siyasi tarihinde bir dönüm noktası olabilir. Göç ve göçmen karşıtı AfD’nin ülkenin kaderi üzerinde söz sahibi olma ihtimali sadece yabancıları ve yabancı kökenlileri değil, çok uzun zamandır kalifiye eleman açığını kapatmak için göçmenlere acil ihtiyaç duyan Alman şirketlerini de endişelendiriyor.
Thüringen AfD ve aşırı sağcılıktan ibaret değil
Peki, AfD’nin şu an itibarıyla iktidara en yakın olduğu Thüringen nasıl bir yer? Adı son senelerde giderek artan oranda aşırı sağcılıkla özdeşleşen eyalet aslında Almanya’nın sahip olduğu kültürel miras açısından çok önemli bir kenti sınırları içinde barındırıyor: Aralarında Alman edebiyatının iki temel sütunu olan Johann Wolfgang von Goethe ile Friedrich Schiller de olduğu çok sayıda yazar, filozof, müzisyen ve daha pek çok dalda sanatçıya bir dönem ev sahipliği yapan Weimar. Kent aynı zamanda 1919’dan itibaren mimari, tasarım ve sanat alanında yeni bir akım olarak ortaya çıkan Bauhaus ekolünün doğduğu yer olma özelliğine sahip.
Weimar’ın bir diğer özelliği ise, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Prusya İmparatorluğu’nun ortadan kalkmasının ardından kurulan ilk Alman demokratik rejimi olan Weimar Cumhuriyeti’ne adını vermiş olması. Yeni rejim 1919 yılında, Kurucu Alman Ulusal Meclisi adı altında bu kentte toplanmıştı. Ancak madalyonun bir de arka yüzü var: Hitler iktidarında oluşturulan onlarca toplama kampından biri de, kentin yanıbaşındaki 480 rakımlı Etters Tepesi’nde kurulan Buchenwald Toplama Kampı olmuştu.
Berlin Duvarı yıkılmadan önce var olan Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin güneybatısında yer alan Thüringen’in Eisenach şehri de, Alman Protestantinizmi’nin kurucusu Martin Luther’in bir dönem okula gittiği ve klasik müziğin devlerinden Johann Sebastian Bach’ın doğduğu kent. Eyaletin başkenti Erfurt’ta yaklaşık 900 yıllık katedral ise Thüringen’in en fazla ziyaret edilen mabedlerinden ve kültürel varlıklarından biri. Ayrıca eyaletin sahip olduğu ormanların ünü, sayısız gezi parkurları ve güzelliği ile ülke dışına taşmış durumda. Almanya’nın coğrafi olarak ortasında yer alan eyalet, Saksonya, Saksonya-Anhalt, Aşağı Saksonya, Hessen ve Bavyera eyaletleri ile komşu.
Otomobiller, optik aletler ve büyük bir orman
Yaklaşık 2,1 milyon kişinin yaşadığı Thüringen nüfus bakımından küçük bir eyalet. Ekonomisini de daha çok küçük ve orta ölçekli şirketler omuzluyor. Uluslararası tanınılırlığa sahip nispeten büyük şirketler ise, merkezi Jena kentinde olan optik aletler üreticisi Zeiss ve Doğu Almanya döneminde Wartburg marka otomobillerin üretildiği Eisenach’taki tesislerde günümüzde kendi otomobillerini imal eden Opel.
Thüringen’in dağları ve özellikle kayın ormanları ise turistler için oldukça çekici güzergahlar arasında yer alıyor.
Kış sporları ve Ünlüler
Oberhof, Thüringen eyaletinin Almanya çapında tanınan kış sporları merkezinin adı. Biatlon ve kuzey kombine dallarında çok sayıda olimpiyat ve dünya şampiyonu burada yetişti. Ancak eyaletin adını tüm dünyaya duyuran ürün ise buraya özgü bir kızartmalık sosis: “Thüringer Bratwurst”. Avrupa Birliği (AB) tarafından tescilli bir marka olarak kabul edilen bu sosis adına 2006 yılında, eyaletteki Holzhausen köyünde “Alman Kızartmalık Sosis Müzesi” kuruldu.
Yukarıda sözü edilen bestekar ve keman sanatçısı Johann Sebastian Bach 1685’te bu eyalette doğdu. 1808-2008 yılları arasında 21 kez basılan dünyaca ünlü Brockhaus Ansiklopedisi de Thüringen’de hazırlanıyordu. Ünlü Alman topmodel Eva Padberg de Bad Frankenhausen/Kyffhäuser kasabasında bu eyalette dünyaya gelen isimlerden biri.
Yabancılar ve İşsizlik
2023 sonu istatistiklerine göre Thüringen’de yaşayan yabancıların genel nüfusa oranı (yüzde 8,3), Almanya ortalamasının (yaklaşık yüzde 25) çok altında. Ancak Thüringen’deki oran her ne kadar düşük olsa da, son yedi yılda yabancıların oranı ikiye katlandı. Almanya Federal İstatistik Dairesi verilerine göre, geçen yıl itibarıyla eyalette 34 bin 180 Ukraynalı, 22 bin 55 Suriyeli ve 14 bin 780 Polonyalı yaşıyordu. Türklerin sayısı ise 5 bin 260 olarak kayıtlara geçti. Bu da Thüringen nüfusunun yüzde 0,25’ine tekabül ediyor.
1989’da Duvar’ın yıkılması ve ardından iki Almanya’nın birleşmesi sonrası Thüringen için özellikle kırsal yerlerde oldukça zorlu bir dönem başladı. İki Almanya’nın resmen birleşmesinden 15 sene sonra, 2005 yılında eyaletteki işsizlik oranı yüzde 17,1’di. Günümüzde ise bu oran Almanya ortalamasına (yüzde 5,8) yakın bir seviyeye kadar (yüzde 6,1) gerilemiş durumda.
Eyaletin en büyük kenti yaklaşık 210 bin nüfuslu başkent Erfurt. Bu şehri 110 bin nüfuslu Jena ve 95 bin nüfuslu Erfurt takip ediyor.
Yapısal olarak muhafazakar bir eyalet
1990’da Batı ve Doğu Almanya’nın birleşmesinin ardından Thüringen uzun süre muhafazakar CDU’nun kalesi oldu. Kasım 1990-Aralık 2014 arasındaki 24 yıllık dönemde eyalet, dördü de CDU’lu olan üç erkek ve bir kadın başbakan tarafından yönetildi. Bunların içinde iktidarı en uzun süre elinde tutan isim, 1992-2003 yılları arasında Thüringen Başbakanı olarak görev yapan Bernhard Vogel oldu. Batı Almanya doğumlu Vogel, Thüringen’den önce Rheinland-Pfalz eyaletinde de başbakanlık yapmıştı. 2014’ten bu yana, kısa bir ara haricinde eyalet başbakanlık koltuğunda oturan Sol Parti’li Bodo Ramelow ise şu an SPD (Sosyal Demokrat Parti) ve Yeşiller ile, CDU tarafından tolore edilen bir azınlık hükümetinin başı.
AfD’nin kalesi Thüringen
İki Almanya’nın birleşmesinden kısa süre sonra eyaletin özellikle kırsal kesimlerinde aşırı sağcı oluşumlar ortaya çıkmaya başladı. Bunun en kötü yansıması ise Jenalı teröristlerin kurduğu Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü oldu. 2000 ile 2007 yılları arasında sekiz Türk ve Türk kökenli, bir Yunan ve bir Alman polis memuru olmak üzere on kişiyi öldüren örgütün iki elemanı, yakalanmak üzere iken 2011 yılının Kasım ayında intihar ederek hayatına son verdi.
Thüringen günümüzde sağ popülistlerin, aşırı sağcıların ve AfD’nin Almanya’daki en önemli kalelerinden biri haline gelmiş durumda. 2014 yılından bu yana Thüringen Eyalet Parlamentosu’nda grubu bulunan AfD’nin Meclis Grup Başkanı Björn Höcke, partinin sağ kanadını temsil eden, ırkçı ve çok etkili bir isim. Almanya’nın iç istihbarat örgütü olan Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV), AfD’yi “aşırı sağcı şüpheli vaka” olarak kategorize ediyor.
Thüringen yönetilemez mi olacak?
Ocak ayında muhalefetteki Sol Parti’den ayrılarak kurulan Sahra Wagenknecht İttifakı’nın da (BSW) doğu eyaletlerindeki seçimlerde iddialı çıkış yapması bekleniyor. Kurucusu Sahra Wagenknecht Thüringen eyaletindeki Jena kenti doğumlu. BSW, Ukrayna karşıtı ve Rusya yanlısı açıklamaları, göç ve göçmenlerle ilgili sağcı ve milliyetçi sözleriyle dikkap çekip sosyal alanda ise sol görüşlü talepler dile getirerek CDU ve AfD’den dikkate değer oranda seçmeni kendi tarafına çekmeyi başaracağa benziyor.
Sahra Wagenknecht’in kurduğu BSW’nin bu ağırlığı eyalette bir hükümet kurulmasını çok zor hale getirecek gibi görünüyor. Zira tüm partiler AfD ile koalisyon kurmaya prensip olarak karşı çıkıyor. Ancak şu an itibarıyla anketlerde ikinci ve üçüncü sırada yer alan CDU ile BSW’nin bir araya gelerek hükümet kurmaları da zorunlu bir koalisyon demek. Halihazırda iktidarda olan Sol Parti, SPD ve Yeşiller ise 1 Eylül’de tekrar hükümeti oluşturmak için gerekli çoğunluğu elde etmekten çok uzak görünüyorlar.